Stil /
Modanın Feminist Uyanışı >>
2
Her yıl tüm dünyanın aynı anda kutladığı, kadın haklarından ve dayanışmasından tüm mecralarda büyük puntolarla bahsedildiği o gün yeniden geldi. Geçtiğimiz yıl dünyada eş zamanlı düzenlenen Women’s March yürüyüşü ise bugüne çok daha başka ve büyük bir anlam kazandırdı. Hatta hiç olmadığı kadar güçlendirdi. Peki nereden çıktı Kadınlar Günü? Onu bu kadar önemli yapan neydi? Peki ya moda? Kadın hareketi ve feminizm kavramları hangi ara modanın radarına girmişti?
Ve Bir Gün Kadın Hareketi Doğdu
Evet her yıl kadınlar olarak sembol olan bugünde kenetleniyoruz. Fakat kaçımız acaba bugünün gerçek hikayesini biliyor? Hazır mısın?
Yıl 8 Mart 1857. New York’ta tekstil işçisi kadınlar, 16 saatlik çalışma saatleri, düşük ücret ve insanlık dışı çalışma koşulları sebebiyle greve çıktı. Bu olay çalışan kadınların tarihteki ilk hareketiydi ve aslında yeni bir dönemin de başlangıcıydı. Takvimler 25 Kasım 1909’u gösterdiğinde ikinci büyük ayaklanma yaşandı. 40 bin işçinin çalıştığı bir şirketin fabrikalarında yüzde 80’i kadın 20 bin kişi kötü çalışma koşullarını düzeltmek için greve başladı. Tarihte “en büyük kadın grevi” olarak geçen bu ayaklanma Şubat 1910’da sona erdi. Bu hadiseden hemen hemen 1 ay sonra fabrikalardan birinde bir yangın çıktı ve 129’u kadın 146 kişi hayatını kaybetti. Her yıl kadın dayanışmasının yaşandığı 8 Mart tarihinin ilk çıkış noktası da bu olay oldu. O günden sonra II. Enternasyonal, Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplandı. Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerdi ve öneri oy birliğiyle kabul edildi. İşte o günden sonra 8 Mart hayatlarımıza girdi. İlerleyen zamanlarda ise feminizm akımı Dünya Kadınlar Günü’nün baş kahramanı oldu.
Feminist Moda
“Hepimiz feminist olmalıyız!”, “Sessiz kalmamalıyız.”, “Devrimin sınırları yoktur.”, “Gelecek kadınlara ait” ve niceleri. Bu sözle geçtiğimiz birkaç sezon hem sokak modasını hem de podyumları istila etmiş durumda. Moda mı feminist, yoksa feminizm mi moda bilemiyoruz ama bu iki dinamik şüphesiz birlikte çok farklı bir boyuta sahip. İlk önce 2013 Sonbahar/Kış sezonunda gerçekleşen bir defilede izleyenlerin sandalyesinde şu sözler yazıyordu; “Bugüne kadar dünya erkeklerin etrafında döndü de iyi mi oldu? Hem insanlık hem de doğanın geleceği için artık kadınlar öne çıkmalı. Eğer bizim için bir gelecek varsa, o, feminen bir gelecek.” Ardından 2013’te 18 yaşındaki ödüllü yazar Chimamanda Ngozi Adichie’nin TEDx’te gerçekleştirdiği “Hepimiz Feminist Olmalıyız” adlı konuşması moda arenasını çok daha derinden etkiledi. Bu konuşmanın ardından 2015 İlkbahar/Yaz sezonunda moda dünyası 60’lı yıllarda gerçekleşen protestoları “History is Her Story” ve “Women’s Rights are More Than Alright” sloganlarıyla podyuma taşıdı. Fakat asıl, feminizmin moda dünyasındaki etkisinin ve kadın hareketini zirveye taşındığı yıl geçtiğimiz seneydi. 2017 İlkbahar/Yaz sezonunda kadın kreatif direktörlerin sayısı artmakla kalmadı, kadınların gücü tasarımlara da yansıdı. Bu konseptin bayrağını ise Maria Grazia Chiuri taşıdı. 2017 İlkbahar/Yaz koleksiyonunda imza attığı “Hepimiz feminist olmalıyız” sloganlı tişörtü kısa sürede adeta üniformaymışçasına herkesin üzerinde görüldü. Bir başka tasarımcı “Thanks Girls” yazan tişörtlerle karşımıza çıktı ve tüm kadınlara teşekkür etti. Yani feminenliğin öne çıktığı tasarımların hakim olduğu 2017 İlkbahar/Yaz sezonuyla birlikte tarihte ilk kez aktivist bir akım moda trendleri arasında yer almaya başladı. Ve devamı da hızla geldi. 2018 sezonunda da kadın hareketi yine farklı tasarımlarla ve sloganlarla varlığını sürdürmeye devam ediyor. Fakat feminizm moda hiyerarşisi için yalnız bir trend değil. Geçtiğimiz birkaç sezondan beri tasarımcılar sadece eserleriyle değil, destek verdikleri sosyal medya projeleriyle de kendilerini ifade ediyor. Görünen o ki moda dünyası feminizmin bir moda akımından çok daha öte değerlere sahip olduğunu göstermeye kararlı.