Share on Tumblr
| Yorumları Göster (0)

Yaşam / Filmlerden Moda Dünyası’na >>
2

Dışarıdan baktığında moda dünyası kadar daha ışıltılı ve büyüleyici bir alan yok gibi görünür her zaman. Ancak görünenin aksine bu evrenin çok zorlayıcı yanları da var. Hiçbir tasarım veya hiçbir dergi sorunsuz ortaya çıkmıyor. Moda dünyasını konu alan birçok yapıt modanın aslında göründüğü gibi olmadığını beyaz perdeye aktarıyor. Moda tarihine adını altın harflerle yazdıran isimlerin ve ikonların hayatını anlatan belgesel tadında filmler bizi bu noktada aydınlatıyor. Bir tasarımın nasıl ortaya çıktığını veya bir moda dergisinin basılmadan önce hangi aşamalardan geçtiğini öğrenebiliyoruz. Tekrar tekrar izlemekten sıkılmadığımız filmler bizleri içine çekerken aynı zamanda da ilham veriyor. Kısa süreliğine de olsa bu dünyaya dahil olmak için izleyebileceğin filmlere hemen göz atmaya başla.

 

Factory Girl

Filmde 60’lı yılların idol kadınlarından Edie Sedgwick ile pop artın kurucusu Andy Warhol’un gerçek yaşam öyküsü anlatılıyor. Zengin bir ailenin güzel ve alımlı kızı Edie 60’lı yılların ortasında New York’a taşınır ve burada zamanın aykırı sanatçısı Andy Warhol ile tanışır. Andy’le tanıştıktan sonra Edie’nin tüm hayatı değişir. Onun giyim fabrikalarında görev alırken birçok ünlüyle de tanışır ve sevgilileri olur. Fakat bu hızlı ve gösterişli yaşamın da bir bedeli olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Breakfast at Tiffany’s

Moda deyince en güzel klasiklerden Breakfast at Tiffany’s. Audrey Hepburn’nin ikonik görüntüsü, “küçük siyah elbisesi”, siyah gözlüğü, inci kolyesi ve başına buyruk tavrına hayran olmamak ne mümkün? Film Holy rolündeki Audrey Hepburn’ün, New York sosyetesinden genç bir kadının apartmanına taşınan bir adamla ilgilenmesiyle başlıyor. Bu iki insanın aşk hikayesini izlediğimiz filmde Holy ne zaman karamsarlığa kapılsa, günün hangi saatinde olursa olsun, soluğu Tiffany’s vitrininin önünde alır, ayaküstü kahvesini içip sandviçini yerken pırlantaları seyreder.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Coco Before Chanel 

Chanel olmadan önce Coco’nun gerçek hayatını anlatan filmi izlemesi çok keyifli. Ceketleri, incileri, kapitone çantaları ve daha fazlasıyla ikonlaşan Chanel’in Paris’e kadar giden moda yolculuğu izleyeni adeta içine çekiyor.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

The September Issue

Moda dergilerini yakından takip edenlerdensen bu filmi kaçırmamanı öneriyoruz. Moda dünyası açısından yayıncılığının kraliçesi olarak bilinen Vogue’un yayın yönetmeni Anna Wintour’un çevresinde dönen bir belgesel The September Issue. Vogue Eylül sayısının bütün hazırlıklarını görebileceğin filmde, Jean-Paul Gaultier, Grace Coddington, Oscar de la Renta, Karl Lagerfeld, Philip Lim gibi moda dünyasının yıldız isimleri de yer alıyor.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

The Devil Wears Prada 

Dışardan bakıldığında bir dergi editörü olmak, hem çok keyifli hem de çok eğlenceli bambaşka bir dünyada yer almak gibi görünebilir. Fakat her işte olduğu gibi dergi sektörü de oldukça zor bir alan. The Devil Wears Prada filmi bu dünyayı yansıtan filmlerden. (Tabii kurgu olduğunu da unutmamak gerek.) Filmde, herkesin kendisinden korktuğu sektörüne en zor ve bir o kadar da güçlü kadını Miranda Priestly, Runway Dergisi’nin başındadır ve bir asistana ihtiyacı vardır. New York’a gelen Andy Sachs (Anne Hathaway) ise kendini Miranda’nın asistanı olarak bulur ve çok zorlu bir kariyer yolculuğu başlar. The Devil Wears Prada tekrar tekrar izlemekten bıkmayacağın bir film.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Yves Saint Laurent

Modanın dahi çocuğuydu Yves Saint Laurent. Kendisinin hayatını anlatan filmde henüz 21 yaşında olan Yves Saint Laurent, Christian Dior'un sağ koludur. Christian Dior ansızın hayatını kaybettikten sonra işlerin başına geçen Saint Laurent, ilk tasarımını hazırladıktan sonra ünü tüm hızıyla yayılmaya başlar. Bir moda şovu sırasında Pierre Bergé ile karşılaştığında ise hayatını tamamen değiştirecek bir ilişkiye adım atmış olur. Birbirlerine aşık olan ikili, iş hayatında da birlikte hareket etmeye başlarlar. Üç yıl sonra ise kendi markasını, Yves Saint Laurent'i yaratmış olur. Fakat hem özel hayatı hem de iş yaşamı birbirinden etkilendiği için olaylar sarpa sarar.

 

 
 
 

Yorumlar (0) | Yorum Yap
Share on Tumblr